11 Ekim 2015 Pazar

RESULALLAH S.A.V HZ ALİ'YE SORDUĞU 4 SORU ?


Bir gün Efendimiz (s.a.v) Hz. Ali ye sorar der ki:
Ya Ali Allah ı seviyor musun?
Evet Ya resulullah
Peki Beni seviyor musun?
Evet Ya resulullah
Peki Anne babanı seviyor musun?
Evet ya resulullah
Peki çocuklarını seviyor musun?
Evet ya resulullah
Peki bunların hepsini bir kalpte nasıl yapıyorsun?
diye sorunca, Hz. Ali bu beklemediği soru karşısında şaşırmış ve cevap verememişti. Bunu düşünmem gerek diyerek oradan ayrılmıştı..
Hz. Ali düşünceli bir şekilde dolaşırken eşi Hz. Fatıma eşinin düşünceli olduğunu fark edince kendisine sorar:
‘Nedir bu hal ya Ali’ der. “Eğer bu düşünceliliğin dünyevi kaygılardan dolayı ise sana yakışmaz bırak gitsin. Yok bu halin Rahman i kaygılardan dolayı ise anlat birlikte çözüm bulmaya çalışalım” der.
Hz. Ali, efendimizle (s.a.v) geçen diyaloğu birbir Hz. Fatıma ya anlatır. Hz. Fatıma durumu öğrenince tebessüm eder ve Hz. Ali ye der ki:
“Git babama ve de ki:
Kişi Allah ı aklı ve ruhuyla sever..
Peygamberini kalbiyle sever..
Anne babasını saygısıyla sever..
Eşini nefsiyle sever..
Çocuklarını şevkatiyle sever..
Hz. Ali aldığı bu cevap karşısında memnun olur ve hemen Peygamberimizin yanına gelir.
Hz. Fatıma dan öğrendiklerini Peygamber efendimize anlatır.
Efendimiz cevabı alınca tebessüm eder ve der ki:
Ya Ali bu bana getirdiğin bir güldür ve o gül nübüvvet ağacından koparılmıştır..

SÜBHANALLAH ŞU MÜJDELERE BAKIN


Resûlullah Efendimiz (s.a.v) buyurdular:
"Cebrâil (a.s) bana dedi ki: Allâhü Teâlâ sana selâm söylüyor ve buyuruyor ki:
Kul benim huzurumda namaza durup "Allâhu Ekber" dediğinde onunla aramızda bulunan perdeyi kaldırırım.
Kul "elhamdü" dediğinde Allâhü Teâlâ, "Hamd kime mahsustur?" diye sorar, o da "lillâhi" diye cevap verir.
Allâhü Teâlâ, "Allah kimdir?" diye sorunca "Rabbilâlemîn" der. "Alemlerin Rabb'i kimdir?" buyurunca 


"Errahmânirrahîm" der.
"Rahman ve Rahim kimdir?" diye sorunca "Mâlikiyevmiddîn" der. Bunun üzerine Allâhü Teâlâ,
"Ey kulum, din gününün sahibi benim" der. Kul, "İyyâke na'budu ve iyyâke nesteîn; Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım isteriz" deyince Allâhü Teâlâ, "Ey kulum, mademki yalnız bana kulluk edip yalnız benden yardım istiyorsun, o halde istediğini dile ki sana verilsin" buyurur.
Kul "İhdinâ; bize hidayet et" deyince Allâhü Teâlâ,

"Hangi hidayeti istiyorsun?" buyurur. Kul "Essırâta'l-müstakîm; "Sırât-ı müstekîmi, doğru yolu" deyince Allâhü Teâlâ,
"Hangi yolu istiyorsun?" diye sorar. Kul "Sırâtallezîne en'amte aleyhim" "Kendilerine in'âm ettiğin bahtiyarların yoluna" deyince
Allahü Teâlâ:

"Ey meleklerim, siz de şahit olun ki ben bu kulumu, kendilerine nimet verdiğim peygamberler, sıddîklar, şehitler ve salihlerle beraber kıldım" buyurur. Kul,
"Ğayri'l-mağdûbi aleyhim veleddâllîn; Ne o gadap olunanların, ne de sapkınların" deyince Allâhü Teâlâ tekrar meleklere, "Şahit olun ki ben bu kulumu nimet verdiğim kimselerden kıldım, gazaba uğramışlardan ve sapkınlardan eylemedim" buyurur.
Kul "Amin" deyince onunla beraber bütün melekler de "Amin" derler..
Müslim, Müsâfirin 254; Nesâî, İftihah 25.

BENİM EŞİM ÇALIŞMIYOR !!!


Bir Erkek ile Arkadaşı arasında geçen KONUŞMA ..
Arkadaşı : İşiniz NEDİR?
Erkek: Muhasebeciyim
Arkadaşı: Peki Eşin?
Erkek: ÇALIŞMIYOR ... EV hanımı

Arkadaşı: Kim Kahvaltı hazırlıyor?
Erkek: Eşim, Çünkü ÇALIŞMIYOR
Arkadaşı: Saat kaçta uyanıyor kahvaltıyı hazırlamak için?
Erkek: Sabah 5 te çünkü evi de toparlıyor
Arkadaşı: Çocuklar nasıl okula gidiyor?
Erkek: Eşim onları okula götürüyor , ÇÜNKÜ ÇALIŞMIYOR
Arkadaşı: Çocukları okula götürdükten sonra ne yapıyor ?

Erkek: Evin alışverişi , çamaşır , yemek ...ÇÜNKÜ ÇALIŞMIYOR
Arkadaşı: Sen eve işten döndüğünde ne yapıyorsun ?
Erkek: DİNLENİYORUM, Çünkü BÜTÜN GÜN ÇALIŞIYORUM..
Arkadaşı: Peki o zaman EŞİN NE YAPIYOR ?
ERKEK: Yemekleri hazırlıyor , Çocukları Doyuruyor Derslerini Yaptırıyor, Evi Toparlıyor ve Çocukları yatağa yatırıyor ...

ŞİMDİ SORUYORUM SİZE ACABA KİM DAHA ÇOK ÇALIŞIYOR? BİZ BUNA EV HANIMI DİYORUZ... ÇALIŞMIYOR DİYORUZ!
İSTEĞİM EŞİNİZİN DEĞERİNİ BİLİN.Ha
EN AĞIR İŞÇİ EV HANIMLARINDIR....

EY OĞUL NASİHAT


Bir Gün çok zengin bir adam oğlunu yanına alarak, insanların ne kadar fakir olabileceğini göstermek için bir köye götürdü. Çok fakir bir Ailenin evinde bir gün-bir gece geçirdiler. Şehre dönerken baba oğluna sordu:
Yolculuğumuzu nasıl buldun?


Çok güzeldi babacığım diye cevap verdi oğul.
İnsanların ne kadar fakir olabileceğini gördün değil mi?
Evet.
Peki ne öğrendin ?
Şunu gördüm dedi oğul:

Bizim evde bir köpeğimiz, onların dört köpeği var. Bizim evde bahçenin yarısına gelen bir havuzumuz var, onların kilometrelerce uzunluğunda dereleri var. Bizim bahçede ithal lambalarımız, onların yıldızları var. Bizim terasımız ön bahçeye kadar, onların ki ise ufka kadar uzanıyor.

Ufaklık konuşurken, babası şaşkınlıktan tek kelime bile edemedi. ve çocuk ekledi:
Ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğiniz için, teşekkür ederim babacığım !

CANIM OĞLUMA / KIZIMA...


Benim yaşlandığımı düşündüğün gün
Sabırlı ol lütfen ve beni anlamaya çalış…Yemek yerken üstümü kirletirsem üzerimi değiştirecek gücüm yoksa.


Lütfen sabırlı ol.Benim sana bir şeyler öğretmek için seninle ilgilendiğim zamanları hatırla...
Seninle konuşurken,sürekli aynı şeyleri 1000 kere tekrarlıyorsam… sözümü kesme beni dinle.
Sen küçükken,uyuyana kadar sana aynı hikayeyi 1000 defa tekrar tekrar okumak zorunda kalıyordum.
Banyo yapmak istemediğimde;

Beni utandırma yada azarlama…
Seni banyoya götürmek için icat ettiğim küçük yöntemlerimi
ve oyunlarımı hatırla..Yeni teknolojiler karşındaki cahilliğimi görürse bana zaman tanı ve beni yüzünde alaycı bir gülümsemeyle izleme…

Bazı zamanlarda unutkan olursam yahut konuşmalarımızda ipin ucunu kaçırırsam…lütfen hatırlamam için gerekli zamanı bana tanı… eğer hatırlayamazsam,sinirlenme…çünkü asıl önemli olan benim konuşmam değil,senin yanında olabilmem ve senin beni dinliyor olmandır.

Ben sana bir sürü şeyi nasıl yapacağını gösterdim…
İyi yemek yemeyi, iyi giyinmeyi… yaşamı göğüslemeyi…
Eğer bir şey yemek istemezsem, baskı yapma bana. Ne zaman yemem yada yememem gerektiğini ben gayet iyi bilirim.
Ve yaşlı bacaklarım yürümeme izin vermediğinde bana elini ver…

Tıpkı,benim sana ilk adımlarını atarken verdiğim gibi.
Ve bir gün artık daha fazla yaşamak istemediğimi söylediğimde ve ölmek istediğimi…kızma…Bir gün anlayacaksın…yaşımın;zevk alma değil artık idareten yaşama yaşı olduğunu anlamaya çalış,

Bir gün şunu anlayacaksın:hatalarıma karşın hep senin için iyi olanı gerçekleştirmeye çabaladım ve senin yolunu hazırlamaya çalıştım
Senin yanında olduğumda üzgün,kızgın yada güçsüz hissetme kendini.
Benim yanımda olmalısın,beni anlamalısın ve bana yardım etmelisin.
Yürümeme yardımcı ol ve yolumu sabır ile,sevgi ile bitirmeme....

Benim için yaptıklarını,bir gülümseme ve senin için her zaman taşıdığım çok derin bir sevgi ile geri ödeyebilirim ancak.
Seni çok seviyorum oğlum/kızım….Ve hep seveceğim…

BİR ANNENİN EVLENECEK KIZINA NASİHATLERİ


Bilge bir kadın, Peygamber Efendimiz’in (asm) sözlerinden hareketle kızına evlenmeden evvel birkaç nasihat verir. Bu öğütleri ezberlesek, zihnimize nakşetsek ne güzel olur. İşte onlardan bir demet:

“Doğup büyüdüğün, senelerce yaşadığın bir yuvadan çıkarak, yabancı bir yere gidecek, huyunu, suyunu bilmediğin bir insanla yaşayacaksın.

* Sen ona yer ol ki, o sana gök olsun.

* Sen ona ev ol ki, o da evin direği olsun.

* Sen ona cariye ol ki, o da sana köle olsun.

* Ona sıkıntı verme ki sevgisini azaltmasın.

* Ondan uzak kalma ki, seni unutmasın!

* Onun gözünü, burnunu ve kulağını koruyasın ki, gözü senden başkasını görmesin, senden başkasının kokusunu almasın ve senden hep güzel şeyler işitsin.

* Evinde otur, ev ve el işleriyle meşgul ol!

* Yiyecek, içecek hususunda o ne getirirse, onunla kanaat et ve şunu bunu alamıyoruz diye asla şikâyette bulunma!

* Koca hakkını kendi hakkın üzerine tercih et!

* Kocanın akrabasının hakkını da önde tut!

* İntizama ve temizliğe dikkat et!

* Komşularınla iyi geçin, onlardan gelecek sıkıntılara katlan! Bilhassa komşular arasında lâf getirip götürme! Dedikodudan kaç!

* İbadetlerini ifa et. Namazlarını vakit girer girmez kıl!

Yavrum! Şimdi sana kırk yıllık evliliğimin tecrübelerine dayanarak bazı nasihatlerde bulunacağım. Bu nasihatlerime uyarsan dünyada mutlu bir ömür geçirdiğin gibi, ahirette de ebedî saadete ulaşırsın inşaallah.

* Kanaatkâr ol! Yani, kocan tarafından getirilen yiyecek ve giyecek her şeyi memnuniyetle kabul et! Çünkü kanaat, kalbi huzura kavuşturur.

* Söylenenleri daima iyi dinle ve kocanın meşrû emirlerine itaat et!

* Evin ve her şeyin her zaman, temiz, muntazam ve düzenli olsun!

* Eşinin yemek saati ile uyku saatine dikkat etmelisin! Açlık insanı huysuz eder; uykusuzluk ise, öfkelendirir.

* Evinin mallarını ve eşyasını iyi koru! Yaptığın işleri, iyilikleri başa kakma! İyiliğe karşı iyilik çabuk unutulur, fakat kötülüğe karşı yapılan iyilik unutulmaz.

* Eşinin yakınlarına güzel muamelede bulun! Kocanın hatalarını, yalnız iken, yumuşak bir şekilde söyle!

* Kocanın sırlarını hiç kimseye söyleme! Karı-koca arasındaki sırlar kabre beraberlerinde gömülmelidir.

* Eşinin üzüntüsünü ve neşesini paylaş! Ona her yönüyle iyi bir hayat arkadaşı ol! Yalan, yuvayı içten içe yıkan bir kurttur.

* Aranızdaki problemleri kendiniz halledin! Sakın bunları, bize ve başkasına taşıma! Kimseden medet umma!

* Kocandan, almakta zorlanacağı, gücünün yetmeyeceği şeyleri isteme!

* Kadının güzel huylusu, eşine Cennet nimetidir. Sen kocana Cennet nimeti ol! Azap çektirme!

* Bunları yapabilmen, ancak onun isteklerini kendi isteklerine, onun rızasını kendi arzularına tercih etmenle mümkün olabilir. Hep kendi istek ve arzularını ön plana çıkartırsan, bu nasihatleri tutman mümkün olmaz.

* Beş vakit namazını şartlarına uygun kılmazsan zaten bu, felâket olarak sana da, kocana da, çocuklarına da yeter.

* Beş vakit namazın doğru olması için gusül ve abdestin doğru olması lâzım.

* Bunların faydasını görmen için itikadının doğru olması lâzım. Doğru itikad, ehl-i sünnet itikadıdır. Her şeyden önce bunları öğrenin ve tatbik edin. Bunlar varsa her şey zamanla düzelir.”

EVLİLİK NASİHATİ- DAMAT İÇİN


1. Evinden çıkarken hanımına Allah’a ısmarladık diyerek çık. Onun gönlünü hoş tut!
2. Pencerelerden yolunu gözletme, vakitlice evine gel!
3. Dışarıda yediğinden içtiğinden evine de getir! 
4. Hanımının kusurlarını başkalarına anlatma, güzelliklerini an!
5. Evini harçlıksız bırakma, onları kimseye muhtaç etme!
6. İş hayatının sıkıntılarını eve yansıtma! Evde sevinç olsun.
7. Düğüne yada gezmeye gittiğinde mümkünse hanımını da götür!
8. Evine geldiğinde selamla ve güler yüzle gir ki, ev halkı senin geldigine sevinsin.
9. Evini Kurân’sız, kitapsız ve namazsız bırakma! Sabah namazına kalktıgında ev halkını da kaldır ki, rahmet ve bereket gün boyu sizinle olsun.
10. Gayretli ol, kıskanç ol! Ancak tecessüs etme, su-i zan ile hareket etme! Ayip ve kusur araştırmakla meşgul olma!
11. İnsaflı ol; hanımının gücünün yetmeyeceği isleri ondan bekleme. Gerekirse ona yardım et.
12. Kararlarında hanımınla da istişare etmeyi unutma!
13. Beklenmedik anlarda sürpriz hediyelerle gönül almasini bil!
14. Dünya evine girmek, dünyaya dalmak olmamalı; Ahiretini unutma! Din, vatan ve insanlık için çalışmayı terk etme!
15. Sunu bil ki, az olan helâl kazanç, çok olan haram kazançtan hayırlıdır. Haram lokma yeme, hanımına ve çocuklarına da yedirme!

TOPRAĞIN İNSANLARA İBRETLİK SESLENİŞİ


EY ADEMOĞLU!

Üzerimde ; gezip dolaşıyorsun!
İçimde ; hareket edemeyeceksin!
Üzerimde ; günah işlersin!
İçimde ; hesap vereceksin!
Üzerimde ; gülüyorsun!
İçimde ; ağlayacaksın!
Üzerimde ; neşelenirsin!
İçimde ; mahzun olacaksın!
Üzerimde ; mal topluyorsun!
İçimde ; pişman olacaksın!
Üzerimde ; haram yiyorsun!
İçimde ; kurtlar seni yiyecek!
Üzerimde ; hile yapıyorsun!
İçimde ; zelil olacaksın!
Üzerimde ; sevinçlisin!
İçimde ; üzüntüye düşersin!
Üzerimde ; ışıkta geziyorsun!
İçimde ; karanlığa düşersin!
Üzerimde ; herkesle berabersin!
İçimde ; yalnız kalacaksın

NAMAZ KILMAK İSTİYORUM AMA KILAMIYORUM DİYEN KARDEŞLERİM.


"Bir vakit Namazını kaçırdıysan oturup düşünmen lazım;
acaba ben ne yaptımda Rabbim beni bugun huzura kabul etmedi."diye
Namaz kılmak bir insanın yeryüzünde ulaşabileceği en büyük mutluluk.. Namazda Allah'ın huzuruna çıkıp O'na durumunu arz etmek, O'nun la olduğunu bilmek ve durumunu arz etmek..hiç bir kelimeye sığmayacak tarifsiz bir duygu..

Rabbimiz bizi çok seviyor, bizi muhatap kabul ediyor ve her beş vakitte; buyur kulum diyor..
Ezan sesini duyup da; Allah'ın huzuruna davet ettiğinin bilincini taşıyan her insan; can ile baş ile O'na yöneliyor.
Şah damarından daha yakın olan Rabbi ile buluşuyor.
Yarın ahirette ilk sorgumuz namaz...Allah soracak; kulum ben seni davet ettim neden gelmedin dediğinde ne cevap vereceğiz..Davete icabet etmek şart.

Namaza dinin direği diyoruz peki neden?
Neden biliyor musunuz? namazla Allah'a yönelen insan asla ve asla kötülüğe yer vermiyor yaşamında.. Ancak her şeyde olduğu gibi, namazda da samimiyetle yönelmek çok önemli..
Samimiyetsiz kılınan namazdan tabii ki hayır görmek; imkansız..
Tam manasıyla kalben huzura yönelmek gerekiyor. Kalben yönelen kişi; namazını kıldıktan sonra; Rabbine verdiği sözden geri dönmez..Bilir ki Rabbi onun her yaptığı görüyor, işitiyor.. Yarın ahirette her yaptığının hesabını verecek..Bu bilinçte olan insan için; yaşamın anlamı Allah'ı razı etmek.

Peki ben neden namaz kılamıyorum, tüm bunları bilmeme rağmen diyen kardeşlerime tavsiyem;
Yaşadığımız her anın Allah'ın bizimle olduğunu bilmemiz ve her an Allah'ın bizi kontrol ettiğini hiç aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor. Burası fani dünya..hiç birimiz kalıcı değiliz, hepimiz göçüp gideceğiz..Giderken sadece ve sadece burada yaptığımız amellerimizi götüreceğiz..

Ve o dehşetli gün geldiğinde; hepimiz bir başımıza hesap vereceğiz Allah'ın huzurunda.
Gelin bu sabah bir başlangıç yapın..Ezan sesini duyduğunuzda; gidin abdest alın. Tam olarak bilmiyorsanız yine de bildikleriniz ile kılın namazınızı. Allah kabul eder inşaallah .
Çıkın Rabbin huzuruna..O'na arz edin durumunuzu.. Namaz bitiminde dua edin Rabbe. Halinizi arz edin gözyaşları ile birlikte..İnanın yaşayacağınız 5-6 dakikalık namaz kılma mutluluğunuzu yeryüzünde hiçbir şeye değişmeyeceksiniz

MİSAFİR VE RIZIK


Misafirperver bir sahabi vardı. Hanımı ise her gün kocasının yanında birkaç misafirle gelmesine tahammül edemez ve kocasına: -Sen her gün birkaç misafirle geliyorsun, gelen misafirler, çocuklarımızın rızıklarını yiyorlar, der. Kocası, aldırış etmez eve gelirken her gün yanında birkaç misafir getirmekte devam eder. Kadın sahabi dayanamayıp, gider durumu

Resûlullah’a:: -Ya resûlallah! Kocam her akşam eve birkaç misafir getiriyor, böylece de kocamın kazandıkları hep misafirlere gidiyor. Bir gün hastalanıverse, açlıktan ölmekten korkarım, der.. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kadının kocasını, huzuruna çağırtır, durumu birde ondan dinler. Sahabi: -Ben misafirsiz edemem! Soframda misafir olması, bana neş’e ve bereket veriyor, der. Bu sefer Peygamberimiz (s.a.v.) kadına, bundan sonra fazla değil, bir misafire razı olup olmadığını sordu. Kadın buna da razı olmayarak:

-Ben çocuklarımın rızkını başkalarının yemesine rıza gösteremem, der. Adam hiç olmazsa bir misafirde ısrar edince; kadın boşanmaktansa, bir misafire razı olur. Fakat o akşam üzeri beyinin, yine eve iki misafirle geldiğini gördü. Kadın sinirlenmişti, içi rahat değildi. Yemek hazırlamak için mutfağa girdi, üç kişilik yemek hazırlayıp tepsiyi kocasına verdi. Biraz sonra da, misafirlerden birinin çıkıp gittiğini gördü. Hazırlanan yemeklerden biri yenmemişti. Kadın kocasına: -Misafirin biri niçin yemek yemeden çıkıp gitti? diye sorar. Adam, ikinci misafirin farkında değildir: -Sen hangi misafirden bahsediyorsun. Ben bir misafirle geldim, o da içerde işte, diye cevap verdi. Kadın çok iyi görmüştü. Misafirin birisi yemek yemeden çıkmıştı. Bu münakaşanın içinden çıkamayacaklarını anlayan karı-koca, hemen Efendimiz

Hazretlerine müracaata gittiler ve durumu anlattılar… Onları dinleyen Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu:
-Evet! Eve iki misafir gelmişti. Fakat bunlardan birisi hakiki insan değil, insan sûretine giren rızıktı. Allah (c.c.) hanımını akıllandırmak için rızkı insan kılığına sokmuştu. Hanımın ise, yine misafirler için bir miktar rızkı gözden çıkarıp hazırladı, ama o rızık, eksilmedi.
Şunu iyi bilesiniz ki, her misafir kendi rızkı ile gelir. Ve kimse, kimsenin rızkını yiyemez, eksiltemez… Hatta misafir, bir evin bereketini artırır ve o evin rızkında artma olur, buyurdular.